GÜRAY TULUN 1

* 
YAŞAMA MERHABA ve EĞİTİM YILLARI
16 Şubat 1944 günü Burdur’da doğdu. Tam adı Mehmet Güray Tulun’dur. Babasının memuriyeti nedeniyle çocukluğu değişik yörelerde geçti. Burdur, Isparta derken bir sonraki durakları Samsun’du.
Samsun’dan sonra da Adana…
Öğrenimine de bu ilde başladı.
İsmet İnönü İlkokulu’nda… 

Gerçek bir “dâhi çocuk”tu. Okul öncesi dönemde, babasının Osmanlı Türkçesiyle tuttuğu notlara bakarak bu yazı türünü öğrendi. Matematik ve Türkçe konularındaki ilkokul üstü bilgi düzeyini gören okul yönetimi, kendisini 4. bu kabul edilmezse 3. sınıftan başlatmak istedi. Ailesi, bu kadar üst sınıftan başlamasının gelecekteki hayatını olumsuz etkileyebileceği düşüncesiyle olur vermedi. Sonunda aile; okul yönetimiyle eğitimcilerin ısrarlı tutumu ve “Bu çocuğa, bu sınıflarda verebileceğimiz hiçbir şey yok! Yazık olmasın!” beyan ve saptamaları karşısında “Hiç olmazsa 2. sınıftan başlasın.” önerisine uydu.

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’nde çalışan babası Nurettin Tulun’un terfi etmesi üzerine, o dönemde Türkiye ve TMO için çok önemli bir alım-satım limanı olan İskenderun’a taşındılar. Burada gittiği okul Mithat Paşa, devam ettiğiyse 3. sınıftı.

Okullar, sınıflar değişirken kentler de değişmeye devam ediyordu. Babasının yeniden terfi ederek, Samsun’daki TMO Karadeniz Bölge Müdürlüğü’ne Bölge Müdür Yardımcısı olarak atanması üzerine, 1952 yılında, ailece “Millî Mücadele”mizin simgesi olan bu güzel liman kentine gittiler.

Onlar için bu, ikinci Samsun seferiydi…

Güray Tulun bu kez Gazi Osman Paşa İlkokulu’na kaydoldu. Buradan 1954 yılında mezun oldu. Hiçbir hazırlık çalışması yapmadan katıldığı İstanbul Galatasaray Lisesi ile o yıl yeni açılan Samsun 19 Mayıs Koleji’nin sınavlarında çok başarılı oldu. Her ikisinde de ilk sıraları aldı. Kader mi kendisinin mi yoksa ailesinin tercihi mi desek; sonunda aynı yıl, Galatasaray Lisesi öğrencisi olarak gördük onu…

Galatasaray Lisesi’ndeki son yılında, yine ilk sıralarda, İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Hukukçu olmayı bir türlü benimseyemedi. Sonraki dönemde bankacılığı seçti.

Bu yeni mesleğinde ve ona bağlı olarak sigortacılık konularında çok sayıda ödül aldı. 

ÖZELLİKLERİ
Yeni yerler görüp yeni bilgiler edinmeyi, yeni yerler keşfetmeyi severdi. Buraları hakkında arşivleme yaptığını bilmekteyiz.

Bir dönem, uzmanlık derecesinde filateliyle ilgilendi. Uzmanlık dallarından biri de yedinci sanat sinemaydı. Bu konuda yüzde yüz güvenilecek bir hafızayla oldukça geniş bir arşive sahipti.

Güray Tulun’un müzikle sporun çeşitli dallarında çok başarılı olduğunu da biliyoruz. Profesyonel hayatı seçseydi, ünlü bir futbolcu ya da ünlü bir müzik yorumcusu olabileceğini de… O ise bu konulara amatörce yaklaşmayı tercih etti. Üst düzey futbol tekniğine sahipti. O yıllarda; basketbol, voleybol, masa tenisi, bisiklet ve yüzme sporlarında da çok teknik ve çok başarılı olduğunu görmekteyiz. Nedense sonraki yıllarda, yüzme hariç diğer spor dallarıyla olan ilişkisini en alt seviyeye indirdi.

ÇALIŞMA HAYATI
Güray Tulun.jpg
Gerçek çalışma hayatı Pamukbank’ta başladı. Çok iyi derecede yabancı dil bilmesi nedeniyle kambiyo servisinde görevlendirildi. Memurluk yıllarının tamamı İstanbul Sultanhamam şubesinde geçti.

Adım adım yükselerek. Pamukbank’ın kambiyoculuktan gelip şube müdürü olan ilk yöneticisi unvanını aldı. Ordu, İskenderun, Bursa Merkez, İstanbul Zeytinburnu Şubelerinde çalıştı. Bu son şubede çalışırken emeklilik süresi doldu. Emekliliğini isteyerek, bankacılık yaşamını sonlandırdı. 

SANATLA İLGİSİ
İlkokul çağında, Samsun’un en büyük tekstil ürünleri satıcısı olan “Bonmarşe” firması için çekilen sinema reklam filmlerinde yer aldı. 

guray-tulunBu konu yıllar sonra yeniden karşısına çıktı. 1980’li yıllarda televizyonlarda büyük üne kavuşan “Genç Doktorlar” dizisinden esinlenen “Genç Pamukbanklılar” adlı televizyon reklamlarında rol aldı. Uzunca bir süre devam eden dizi şeklindeki bu reklamların teması; adından da anlaşıldığı gibi, o günlerin en atılımcı bankası olan Pamukbank’
tı. Bağımsız kaynakların ifadesiyle; hemen herkesin dilinde olan “Genç Pamukbanklılar”, bugün yerinde yellerin estirildiği Pamukbank’ın, o dönemdeki zirve yolculuğunda önemli bir etken olmuştur. 

Müziğe gelince…
Dinleyenler bilir, çok iyi bir yorumcuydu. Başta Fransızca olmak üzere, İngilizce, İtalyanca ve İspanyolca eserleri mükemmel yorumlardı. Dil bilmesi ve bu dillerin bir kısmını anadili gibi telaffuz edebilmesi, o yorumlardaki mükemmelliğin açıklaması olabilir.

İçinde, özellikle çok geniş bir şarkı sözü barındıran müzik arşiviyse bugün bile bulunması zor, çok sayıda eserle doluydu. 

Güray Tulun’un bir de vals formunda, orkestrasyonunu Sayın M. Bülent Davran’ın yaptığı bestesi var. Sözleri de kendisine ait… Adıysa “Ölümsüz Beste”…

İKİ YİĞİT İKİ DESTAN
Güray Tulun’un dedeleri her “Gerçek Türk” gibi birer adsız kahramandır.

Dedelerinden Bekir Sıdkı Bey; Oğuz soyundan gelen ve ilk Türk-İslam imparatorluğunu kuran, “Tulunoğulları”ndandır. Değerli bir Osmanlı hukukçusudur. İstanbul dâhil, imparatorluğun önemli bölgelerinde; müddeiumumi (savcı), müstantik (sorgu yargıcı), ağır ceza reisliği görevlerinde bulunmuştur. Ermenilerin Türklere uyguladığı soykırım yıllarında, Doğu illerimizi saran tifo salgınında ağır bir şekilde hastalanmasına rağmen, bulunduğu bölgenin en yüksek mülki amiri olması nedeniyle görev yerini terk etmemiş ve görev başında şehit olmuştur.

Güray Tulun'un Büyük Büyük Dedesi Kahraman Şevki Paşa-Bu fotoğrafın onun hangi dönemine ait olduğunu ve o dönemdeki rütbesinin ne olduğunu anlayamadık..Büyük dede Şevki Bey ise bir Osmanlı subayıdır. Yaşadığı dönemdeki tüm savaşlara katılmış, emeklilik döneminde de vatan için çalışmaya devam etmiştir. İstiklal Savaşı sırasında Anadolu’ya asker ve silah sevkiyatını organize ettiği için düşmanın işbirlikçileri tarafından işgal kuvvetlerine şikâyet edilmiş, önce Edirne’ye götürülmüş, oradan da Yunanistan’a kaçırılmış ve Yunanistan’ın ilk başkenti olan Nafplion’da
şehit edilmiştir. Zaten Yunanistan’a kaçırılma nedeni de gözlerden uzak bir yerde öldürülme düşüncesidir. Emekli olmasına rağmen ordudaki rütbesi nedeniyle bu işi açıkça yapmaktan çekinen Yunanlılar, Türklere karşı her zaman yaptıkları gibi bu olayda da kindarca davranmışlardır. Şevki Bey’i şehit ettikten sonra “Eceliyle öldü!” demişler, gerçek ölüm raporunu vermemişler, naaşını kaçırmışlar, kabri başında bir dua etmek isteyen ailesine mezarını göstermemişlerdir. Bu tutumları da hunharca öldürüldüğü konusundaki söylentileri güçlendirmiştir. 

Şevki Bey olayını, “K. Galatasaraylılar” dergisinde yayınlanan Güray Tulun imzalı “Resim” [*] adlı öyküden öğrenebilirsiniz. Daha on bir yaşındaki bir çocuğun tertemiz anlatımıyla kâğıda dökülmüş bu kısa öykünün, hırs ve ihanetin insanları götürdüğü noktayı göstermesi bakımından, ibretle okunması gerektiğine inanmaktayız. 

VE SONSUZA KOŞTU CESUR YÜREĞİ
1993 yılında lösemiye yakalandı. O dönemde, tıp kongrelerinde “Başarılı uygulamalar yapıyoruz.” şeklinde bildiriler sunmalarına rağmen, kırk yaşın üzerindeki hastalara gerekli tedaviyi uygulamaktan uzak sağlıkçılarımızın aymaz tutumları nedeniyle çok değerli zamanlar yitirildi. Neden sonra, yazılı olmasından kaçınıldığı için yalnız şifahen durum kendisine anlatılarak, yurt dışına gitmesi tavsiye edildi. Bu gerekliliğin yazıya dökülememesi, çalışma hayatının tümünü geçirdiği Pamukbank’ınsa diğer sosyal güvenlik kurumlarımızdan da beter bir şekilde; sağlık konusunda çift standartlarla işletilen bir kurum olması, umut yollarını tıkadı. 

Hayatı boyunca örnek olacak kadar dürüst yaşaması ve Türkiye’mizin sosyal güvenlik sisteminin çarpık işlemesi nedeniyle küçük bir azınlık hariç hemen hemen tüm Türkiye vatandaşlarının olduğu gibi yeterli mali imkâna sahip olamadığından; lösemi tedavisinde Türkiye’den önde olmasına rağmen ABD, Fransa gibi ülkelerin oldukça gerisinde kalan İngiltere’ye gidebildi. Burada, Türkiye’deyken kendisine önerilen ve lösemi konusunda uzman olduğu belirtilen bir hastaneye yattı. Durumdan haberdar olan Galatasaray Lisesi Mezunları bir destek çağrısı yayınladı. Biz “Sessizliğin Sesi Grubu”nun; Türkiye’mizin en büyük besteci, yorumcu ve eğitmenlerinden biri olarak kabul ettiğimiz fikir adamı Timur Selçuk; sınıf arkadaşıyla ilgili bu çağrıya hiç düşünmeden, hani klasik kaçıştır; “Programıma bakayım. Acaba o gün müsait miyim?” demeden, sözün açıkçası hiçbir bahane üretmeden, hızlı ve olumlu bir yaklaşım gösterdi. Söylediği sözün “Derhâl” olduğunu söylediler. Konseriyse hiç sormayın! Timur Selçuk olur da o konser güzel olmaz mı? 

Yurt içi haberleşmeyi Tanju Korel’in düzenlediğini biliyoruz. İngiltere’deyse yine Galatasaray Lisesi’ndeki arkadaşlarından Cem Çeşmiğ’in, onun stressiz bir ortamda yaşayabilmesi için tüm olanaklarını seferber ettiğini…

Güray Tulun, hastalığını daha ilk günlerinde öğrenmesine rağmen; iyi bir kul, cesur yürekli bir insan olarak buna dayandı. İsyan etmedi.

Gerek ülkemizdeki kulu kula muhtaç eden bozuk sağlık sistem ve oyunları gerekse tüm enerjisini çifte standartlardan alan işgüzarlar takımının çıkardığı akıl almaz engeller; o çok önemli, yaşamsal zamanın boşa harcanmasına neden oldu. Gerçek ve gerekli tedavi; hastalığın yok edilebileceği evrede başlatılamadığından, tedavi olma umuduyla gittiği Londra’daki, Richmond Royal Hospital adlı İngiliz Hastanesi’nde, 28 Haziran 1994 günü, cesur yüreğiyle son kez selamladı dünyayı… 

30 Haziran 1994 günü; dost, arkadaş ve diğer sevenlerinden oluşan büyük bir kalabalığın eşliğinde, “Kıyamet Günü”ne kadar dinleneceği yeni evine taşındı.  

Bugün; çok sevdiği Boğaziçi’ni görebileceği bir yerde bulunan Kuzguncuk Kabristanı’ndaki bir tepede, ön ve arkasında hayatının aşkı Galatasaray’ın sarı-kırmızı renklerle yapılmış ünlü sembolü görülen bir mezar taşının altında, yeniden ayağa kalkacağı günü beklemektedir.

“Resim” adlı yazısında söz ettiği dayısı Vahit Kurtböke’de onun hemen birkaç metre ötesinde… Dualarımız onlarla…

Allah; onlara, yakınlarımıza, sevdiklerimize ve sonsuzluk yolculuğunu tamamlamaya çalışan tüm inananlara rahmet etsin. Amin !.. 

TİMUR SELÇUK, CEM ÇEŞMİĞ ve DİĞER MELEKLERE SELAM OLSUN
“Sessizliğin Sesi Grubu”yla “Yazarlar ve Ozanlar Grubu” olarak; yaptıkları bu insanca koşular nedeniyle Sayın Timur Selçuk’la Sayın Cem Çeşmiğ ve Rahmetli Tanju Korel’i burada, yeniden, saygı ve şükran duygularıyla andığımızın bilinmesini isteriz. 

Allah’ın yardım ve sevgisi, onların ve ailelerinin üzerinde olsun. Aynı duaları; ismini sayamadığımız diğer iyilik koşucuları ve tüm “Galatasaraylı Dostlar”ı için de yaptığımız unutulmasın. 

GÜRAY TULUN İMZALI YAZI ÖRNEĞİNE ULAŞMAK İÇİN 
Güray Tulun’un; “Küçük Galatasaraylı” dergisinde yayınlanan yazısını okumak ya da bu yazıyla ilgili yorum yapabilmek için, aşağıda yayınladığımız site adlarından birinin üzerini çıttıkla tıklamanız yeterlidir. 


– TÜRKİYE’NİN SESLERİ DERGİSİ
– SESSİZLİĞİN SESLERİ DERGİSİ
HABERCİDEN DERGİSİ 
 
 

BİLGİ NOTU
Nafplion: 
 Yunanistan’ın 1829-1834 yılları arasındaki ilk başkentidir. Mora Yenişehri ismiyle de bilinir. Nafplion’un Yunan dilindeki anlamı Anabolu’dur. Mora’nın Argolikos körfezindeki Argolis’in günümüzdeki yönetim merkezidir. 

 

 

Güray Tulun 2’ye geçmek için tıklayınız.

ΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞ
Türk Yazın Dünyası ile Sayın Günay Tulun’un birlikte hazırladığı bu biyografik sayfa; araştırma, emek ve birikimlerin ürünüdür. Harcanan çabalara saygı için, alıntı yaparken kaynak gösterilmesini rica ederiz. [Dijital Yayın Kurulu]
ΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞΞ